FACTOTUM (2005)





Hayatı dümdüz yaşayan bir adam.

Planlar, projeler yok.

Hırs ya da beklenti de öyle...

Bir düzen tutturmak yok.



Ne var peki ?

İçki, sigara, kadın ve at yarışları...

Henry Chinaski için hayat bu dört ayaklı küçük bir taburenin üzerinde sallanmadan ve düşmeden ayakta kalmaya çalışmaktan ibaret.





Başka?

Başkası ve en önemlisi koşullar ne olursa olsun bitmek bilmeyen "yazma sevdası". Sadece kendisini anlatan ve yaşadıklarından yola çıkarak yazdığı küçük öyküler var. Yazmak onun için belki de boş verdiği, uğruna çaba göstermenin mantıksız ve gereksiz olduğunu düşündüğü yaşamın temiz havaya açılan tek penceresi. Yanıt alamasa da, ya da yanıt alacağı sürekli bir adresi olmasa da, usanmadan -çıkardığı dergiyi sevdiği bir editöre- yazdıklarını postalıyor.





Factotum; sözlük anlamıyla "ne iş olsa yapan" demek.

Chinaski, yaşamını sürdürebilmek ve içki - sigara parasını kazanabilmek için her türlü günlük ve küçük işte çalışıyor. Kimilerinde haftalık, kimilerinde günlük ve çoğunda da saatlik sürelerle...

Bir depoda ürün tasnifi yapmak, barlarda kullanılmak üzere hazırlanan buzları kırmak, turşu fabrikasında salatalıkları ayıklamak, bir müzede dev heykelleri temizlemek... Sonuç: Her seferinde işten kovulmak.



Henry Chinaski bilerek ve isteyerek aylaklığı seçmiş bir adam. Bir alkolik. Kendi çapında isyankar. Ancak isyanı agresif, kırıp döken, dış dünyaya ve insanlara değil. Kendine... Illegal bir tutumu ve duruşu var. Sanki enerjisini öldürmek ister gibi, bunun için de alkol ve sigarayı alet eder gibi bir hali var. İçinde bulunduğu durumu seviyor, gelişen güzel bir şeyin bunu bozacağını hissettiği anda otonom bir refleks olarak sanki geri çekiliyor, işten ya da evden kendisini kovduruyor, bariz bir sebep olmadığı halde ilişkisini bitiriyor, kendisini harcıyor.







Film, bilindiği üzere yazar Charles Bukowski'nin kitabından uyarlanmış bir film. Yazarın tüm kitaplarında kullandığı ve aslında kendisinin takma adı gibi görebileceğimiz Henry Chinaski karakterinin yaşamından bir kesit üzerine dönüyor. Bu rolü oynayan Matt Dillon gerçekten iyi oyunculuk çıkarmış. Bakışları, tavrı ve oyunculuğuyla Chinaski'ye hayat vermiş. Ancak, yine de bir şeyler eksik diye düşünmeden edemiyor insan. Bu filmi ben de çeksem bu rolü yine Dillon'a verirdim belki. Ama kitaplardan okuyup da kafamızda canlandırdığımız Chinaski sanki biraz daha yaşlı bir insan olmalıydı. Bu algıyı sağlayan şey sanırım filme uyarlanan eserlerin, kitaplardaki o her şeyi okuyucuya bırakan sonsuz olasılıktan herhangi biriyle tıpatıp uyuşmaması. Bir kitabı kaç kişi okuyorsa o sayıda farklı film dönüyor kafalarda. Bir diğer sebebi de belki aşağıdaki Bukowski fotoğrafı ...







Sanırım Chinaski'nin kadınlarından birini oynayan Jan rolündeki Lili Taylor'dan bahsetmemek haksızlık olur. Hem minyon bir tipe sahip olan sanatçı fiziksel olarak bu role süper uymuş hem de tutkulu, ihtiraslı ve ne istediğini bilen kadın tiplemesini güzel oynamış.







Film boyunca Bukowski'nin yazdığı şiirlerden iki tanesini soundtrack olarak dinliyoruz. Norveç'li sanatçı Kristin Asbjørnsen "I Wish to Weep" ve "Slow Day" adlı müthiş şarkılarla filme güzel bir katkı yapmış.



Bukowski'nin 75 yılında kaleme aldığı "factotum" ülkemizde 94 yılından beri Avi Pardo'nun çevirisiyle Metis yayınlarından yayınlanmaktadır.









Filmin IMDB linki için tıklayınız.

0 yorum:

Yorum Gönder

 
Support : Your Link | Your Link | Your Link
Copyright © 2013. sdgg - All Rights Reserved
Template Created by Creating Website Published by Mas Template
Proudly powered by Blogger